Uranyum: Korkuların Ötesinde Bir Güç
Çoğu insan “uranyum” kelimesini duyduğunda, aklına hemen mantar şeklinde yükselen nükleer bulutlar, Soğuk Savaş dönemi gerginlikleri veya bilim kurgu filmlerinden fırlamış yeşil parlayan çubuklar gelir.
Ancak uranyum sadece kıyamet senaryolarının yakıtı değildir. Şaşırtıcı derecede yaygın olan bu element, günümüzün enerji üretimi, tıbbi uygulamaları ve küresel siyasetinde kritik bir rol oynamaktadır.
Uranyum, Haziran 2025’te yeniden dünya gündemine oturdu. ABD, İran’daki yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum barındırdığı düşünülen bazı noktalara askeri saldırılar düzenledi. Bu gelişme, nükleer silahların yayılmasına dair dünya çapında endişeleri tekrar alevlendirdi.
Medya sık sık İran’ın %60 oranında uranyum zenginleştirmesinden söz ediyor, peki bu ne anlama geliyor? Biyokimya alanında çalışan André O. Hudson‘un uranyum hakkındaki düşüncelerine yakından bakalım.
Uranyum Nedir, Nasıl Zenginleştirilir?
Uranyumun işlenmesi üç temel adımdan geçer. İlk olarak uranyum, “uranyum hekzaflorür” adı verilen bir gaza dönüştürülür. Daha sonra bu gaz, yüksek hızda dönen santrifüjlere aktarılır. Santrifüjler sayesinde, uranyumun iki farklı izotopu olan uranyum-235 ve uranyum-238 birbirinden ayrılır.
Bunu, marul kurutucusuna benzetebiliriz: Su nasıl dışa savruluyorsa, ağır olan izotop (U-238) da dışa yönelir, hafif olan (U-235) ise merkezde daha çok kalır. Ancak bu işlem bir defada değil, defalarca yapılmak zorundadır çünkü aradaki fark çok küçüktür.
Nükleer enerji üretimi için genellikle %3 ila %5 oranında zenginleştirilmiş uranyum yeterlidir. Ancak %20’ye ulaştığında “yüksek oranda zenginleştirilmiş” sayılır ve %90’ın üzerindeki zenginlik seviyesi ise “silah kalitesinde” uranyum anlamına gelir. Bu yüksek seviye, hızlı ve kontrolsüz bir zincirleme reaksiyon başlatabildiği için nükleer silahlarda kullanılabilir.
Yorum: Bu noktada asıl mesele sadece teknoloji değil, niyet. Bilimsel bir başarı, politik bir tehdide dönüşebiliyor. Uranyumun çift yönlü doğası burada belirginleşiyor.
Uranyumun Çift Yüzü
Manşetlerde genellikle uranyumun askeri potansiyeli vurgulansa da, bu element aslında modern yaşamın merkezinde yer alıyor. Düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum, dünya elektriğinin yaklaşık %10’unu sağlıyor.
ABD’de birçok nükleer santral, uranyum yakıtıyla çalışarak karbon salınımı yapmayan enerji üretiyor. Ayrıca bazı kanser tedavileri ve tıbbi görüntüleme teknikleri de uranyumun sunduğu radyasyon özelliğinden yararlanıyor. Donanmalarda ise nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar ve uçak gemileri, yıllarca yakıt değiştirmeden faaliyet gösterebiliyor.
Yorum: Uranyumun bu kadar stratejik olması sadece enerji potansiyelinden değil, aynı zamanda taşınabilirliği ve yoğun enerji kapasitesinden kaynaklanıyor. Küresel güç dengeleri açısından da bu madde oldukça kritik.
Uranyum: Taşın Altındaki Güç
Periyodik tabloda 92 numarada yer alan uranyum, radyoaktif ve metalik bir elementtir. Doğal radyoaktivite, bazı atomların – uranyum, toryum, radyum gibi – kendiliğinden parçalanarak enerji yaymasıdır.
Uranyum ilk olarak 1789’da Alman kimyager Martin Heinrich Klaproth tarafından keşfedildi ve o dönem yeni keşfedilen Uranüs gezegenine ithafen isimlendirildi. Ancak gerçek gücü, 20. yüzyılda nükleer fisyonun (bölünmenin) keşfedilmesiyle açığa çıktı.
Fisyon, bir atom çekirdeğinin birden fazla parçaya ayrılması sürecidir ve bu süreç büyük miktarda enerji açığa çıkarır.
Uranyum neredeyse her yerde bulunur: kayaçlarda, toprakta, suda, hatta bitkilerde ve hayvanlarda bile eser miktarda mevcuttur. Ancak enerji üretiminde işe yarayan izotopu olan uranyum-235 çok azdır (doğal uranyumun sadece %0.7’si).
Zenginleştirme: Bilim mi, Tehdit mi?
Uranyum-235, atomun daha hafif versiyonudur; bu da onu nükleer fisyon için ideal kılar. Ancak doğada çok az bulunduğu için zenginleştirilmesi gerekir. Doğal halindeki uranyum nükleer silahlar veya reaktörler için yeterli değildir.
Zenginleştirme süreci ise, hem teknolojik olarak karmaşık hem de siyasi olarak oldukça hassastır. Çünkü bu işlem bir ülkenin barışçıl enerji mi yoksa silah üretimi mi amaçladığını doğrudan belirleyen bir eşiği temsil eder.
Yorum: Uranyumun zenginleştirilmesi teknik bir işlem olduğu kadar, etik ve diplomatik bir meseledir. Enerji arzı ile savaş tehdidi arasındaki ince çizgi, bu madde etrafında döner.
Sonuç: Gücün Gerçek Kaynağı
Uranyum, antik kayalardan çıkarılan bir mineral olarak hem şehirleri aydınlatabilir hem de yok edebilir. Sadece Soğuk Savaş’ın veya bilim kurgunun değil, bugünün ve yarının da gerçeğidir.
Asıl mesele uranyumun ne kadar güçlü olduğu değil, insanlığın bu gücü nasıl kullanmayı seçtiğidir.
Kaynak: André O. Hudson, Dean of the College of Science, Professor of Biochemistry, Rochester Institute of Technology
https://www.sciencealert.com/not-all-uranium-can-be-used-in-weapons-heres-what-enrichment-means