“İnsanlar neden dile sahip ama diğer hayvanlar değil?” sorusu, zihin ve iletişim üzerine yapılan çalışmaların en ilgi çekici sorularından biri. Dünya üzerindeki tüm kültürlerde insanlar, geçmişten geleceğe, hayal dünyalarından matematiksel gerçeklere kadar her şeyi anlatabilen, zengin ve yapısal dillere sahip. Ancak başka hiçbir tür, bu kadar gelişmiş bir iletişim kurmuyor.
Yine de hayvanların da bize benzediği fikrine kapılmayı seviyoruz. Yunusların hikâye anlatabileceği, maymunların geleceği planlayabileceği düşüncesi bizi büyülüyor. Çünkü biz sosyal ve düşünen varlıklarız; kendimizi başkalarında görmekten hoşlanıyoruz. Bu da hayvan zekâsı üzerine yapılan araştırmalarda bazı yanılgılara yol açabiliyor.
Son 20 yılda, özellikle hayvanların insan benzeri yeteneklerine odaklanan araştırmalar büyük ilgi gördü. Bu çalışmalar, akademide olduğu kadar medyada da ses getirdi. Son dönemde artan yeni yayınlar, bu alandaki ivmenin yükseldiğini gösteriyor.
Maymunlar da Kelimeleri Birleştirebiliyor mu?
İki yeni ve dikkat çekici bilimsel makale, insana en yakın türler olan şempanzeler ve bonobolar üzerine odaklanıyor. Bu çalışmalar, bu maymunların sesleri belli şekillerde birleştirerek, insan dilinde temel bir özellik olan “bileşimsel ifade” yetisine sahip olabileceklerini öne sürüyor.
Bileşimsel ifade, basitçe açıklarsak, kelime ve ifadeleri anlamlı cümleler haline getirme yetisidir. Yani, sınırlı sayıda kelimeyle sınırsız anlam üretebilme becerisidir. Bu insan dili için temel bir yapı taşı. Ancak burada önemli bir detay var: Sadece birleştirmek yetmez; bu birleşimlerin üretken ve yaratıcı olması gerekir.
İnsanlar olarak yeni kelimelere bile hızlıca kural uygulayabiliriz. Bir çocuk “wug” (uydurma bir kelime) kelimesini öğrendiğinde, hiç duymadığı “wugs” formunu da kolayca türetebilir. Bu esneklik, dilin gerçek gücünü oluşturur. Hayvanlarda ise buna dair somut bir örnek yok. Onlar bazı sesleri birleştirse de bu birleşimler yeni anlamlar üretmiyor. Yani doğada hâlâ “wug” yok.
Sıralama Hipotezi: Olayların Sırasını Hatırlama Bizi Eşsiz Kılıyor Olabilir
Hayvanların gramer öğrenip öğrenmediğini araştırmak yerine, insanlarla hayvanlar arasındaki farkı yaratan bilişsel farkı anlamaya odaklanan bir yaklaşım daha var: Sıralama hipotezi.
Stockholm Kültürel Evrim Merkezi’ndeki araştırmacılar tarafından geliştirilen bu teoriye göre, insanlar olayların veya öğelerin tam sırasını tanıma ve hatırlama konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip.
Örneğin; yapılan deneylerde bonobolar (dünyaca ünlü Kanzi de dahil), ekranda gösterilen sarı-mavi ve mavi-sarı dizilerini ayırt etmekte zorlanıyor. İnsanlar ise bu farkı anında kavrayabiliyor. Bu fark, “katil wug” ve “wug katili” gibi ifadelerin anlam değişimini çözümlememizi sağlıyor. Yani sıralama sadece dilde değil, dünyayı algılamada da devrimsel bir fark yaratıyor.
Yapay zeka ile yapılan kuramsal çalışmalar da gösteriyor ki bu sıralama yetisi, dilin iç yapısını öğrenmeyi ve yeni ifadeler üretmeyi mümkün kılıyor. Ancak bu yeti oldukça karmaşık; öğrenmesi zaman alıyor. Belki de bu yüzden insanlar uzun bir çocukluk dönemi geçiriyor. Diğer hayvanlar ise daha hızlı öğrenip hayatta kalıyor. Bu da onların neden bizim yolumuzu seçmediğini açıklıyor.
Hayvanların İletişimi Karmaşık Ama Farklı
Hayvanlar da elbette iletişim kuruyor, hem de oldukça etkili yollarla. Örneğin; bazı kurbağalar, çiftleşme çağrılarını yankılatmak için ağaç kovuklarını kullanıyor. Arılar, nektar kaynağının yönünü ve mesafesini dans ederek anlatıyor. Yer sincapları, farklı yırtıcılar için farklı uyarılar veriyor. Yani doğada zekice geliştirilmiş sistemler var.
Ancak bunların hiçbiri, insan dilinin yapabildiği gibi soyut kavramlar kurmuyor, geçmiş ve geleceğe uzanmıyor ya da sınırsız ifadeler oluşturmuyor. Hâlâ yunuslarla ya da balinalarla dil benzeri bir şekilde iletişim kuramıyoruz. Bu, onların zekâsını küçümsemek anlamına gelmez. Aksine, hayatta kalmak için oldukça akıllıca yollar bulmuşlar.
Sonuç: Belki de Onlara Bakarken Kendimizi Aramamalıyız
Eğer hayvanlar gerçekten bizler kadar dil benzeri yeteneklere sahip olsaydı, bu kadar araştırmadan sonra bunu fark etmemiz gerekirdi. Ancak iletişim sistemlerinin farklı olması, onların değersiz olduğu anlamına gelmiyor. Belki de diğer türleri anlamaya çalışırken, sürekli insanı model almak yerine, onların kendi dünyalarına daha dikkatli bakmak gerek.
Yardım Alınan Kaynaklar : The Royal Society Publishing /