Alnındaki diş mi yoksa bi tür çağrı mı? Hayalet köpekbalığı olarak da bilinen sıçansıların ilginç dünyasında, bu sorunun cevabı şaşırtıcı bir şekilde “her ikisi de” olabilir. Erkeğin alnındaki bu diş benzeri yapılar, tenaculum adı verilen geri çekilebilir bir uzantıya bağlıdır ve hayalet köpekbalıklarının çiftleşmesine yardımcı olur. Elbette başka ne için olabilirdi ki?
Bu yumruların kelimenin tam anlamıyla gerçek dişler mi, yoksa bir tür deri çıkıntısı mı olduğu hiçbir zaman net değildi. Bu nedenle Florida Üniversitesi’nden biyologlar Karly Cohen ve Gareth Fraser ile Chicago Üniversitesi’nden Michael Coates, bu son derece sıra dışı deniz canlısını daha yakından incelemeye karar verdi.

Gizemli Bir Deniz Canlısı: Hayalet Köpekbalığı (Chimaeras)
Hayalet Köpekbalığı, bazen zehirli olabilen, derin denizlerde yaşayan garip balıklardır. Evrimsel olarak benzersiz bir vücut parçasına sahiptirler: tenaculum. Bu organ, erkeklerin alnından tıpkı geri çekilebilir bir Rolls-Royce kaput süsü gibi uzanan bir uzantıdır.
Bu uzantı, erkeklerin çiftleşme sırasında akıntıya kapılıp gitmemek için dişilerin göğüs yüzgeçlerine tutunmak amacıyla kullandığı, kanca şeklinde ve esnek sıralarca “dişle” kaplıdır.
Mistik isimlerine rağmen, bu hayvanlar gerçek köpekbalıkları değildir; yaklaşık 400 milyon yıl önce köpekbalığı soyundan ayrılmışlardır.
Sıçansıların da köpekbalıkları gibi kıkırdaklı iskeletleri olmasına rağmen, köpekbalıklarının sahip olduğu korkutucu, sürekli yenilenen diş sıralarından yoksundurlar. Bunun yerine sıçansılar, yengeç ve yumuşakçalar gibi kabuklu canlıları ezmek için adapte olmuş, öğütücü diş plakalarına sahiptir.
Ayrıca sıçansıların derisi çıplaktır. Köpekbalıklarının aksine, genellikle koruyucu ve hidrodinamik pulları yoktur. Dermal dentikül adı verilen bu pullar, örneğin sürüngenleri süsleyen deri bazlı pullardan ziyade, dişlerin değiştirilmiş bir versiyonudur.
Sıçansılarda dermal dentiküller, yalnızca leğen kemiği üzerindeki ve çiftleşme sırasında dişiye tutunmak için tenaculum ile birlikte kullandıkları kanca benzeri yapılarla sınırlıdır.
Bilimsel Gizem: Dişler Neden Ağzın Dışında?
İşte bilimsel gizem de burada başlıyor: Omurgalıların dişleri genellikle ağız içinde bulunduğundan, hayalet köpekbalıkları ağız dışı diş yapısının (extra-oral dentition) evrimini keşfetmek için mükemmel ve çok eski bir fırsat sunuyor.
Bu anatomik garipliklerin diş olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini anlamak için araştırmacılar, ne yazık ki “benekli sıçanbalığı” (Hydrolagus colliei) olarak adlandırılan bir türü incelemek üzere Puget Sound’a yöneldi. Bu ismin verilmesinin sebebi, kuyruğunun vücut uzunluğunun yarısını oluşturmasıdır. Araştırmacılar fosil verilerini inceledi, sıçanbalığının BT taramalarını gerçekleştirdi ve alın dişleri üzerinde genetik bir analiz yaptı.
Fosillerden Genetiğe: Alındaki Dişlerin Kökeni
İlk olarak zamanda geriye gidildiğinde, 315 milyon yıllık chimaeras (Helodus simplex) fosil kanıtları, tenaculumun başın tepesine göç etmeden önce üst çenede büyüdüğünü gösterdi.
İlginç bir şekilde, bu diş büyüme süreci, modern köpekbalıklarının çenelerinde görülen diş büyüme sürecine benziyor. Hatta bu yapı, daha önce çene dışında hiç belgelenmemiş bir doku olan dental lamina dokusundan gelişiyor. Bu, evrimsel yaratıcılığın, yani yeni bir şey yapmak için eldeki malzemeyi kullanmanın “harika bir örneği”.
Coates, “Bu balıkların, üreme için gerekli olan yeni bir aygıt yapmak üzere diş üretimi için önceden var olan bir programı nasıl kendilerine uyarladıklarını göstermek için paleontolojik kanıtlarla deneysel verileri birleştirdik,” diye açıklıyor.
Yani, bugün çiftleşmek için kullanılan alın dişleri, aslında beslenmek için kullanılan ağız dişlerinin genetik olarak aktarılmış versiyonları.
Evrimin Yaratıcılığı: Doğa Mevcut Tasarımları Nasıl Yeniden Kullanır?
Bu araştırma, harika manşetler oluşturmanın yanı sıra doğanın temel yaratıcılık ilkelerinden birini gösteriyor: Evrim, tasarımları sık sık yeniden kullanır veya mevcut yapıları garip, beklenmedik şekillerde başka amaçlara yönlendirir.
Buna bağlı olarak, bilim insanları daha önce dişlerin derideki dermal dentiküllerden ağız içindeki dişlere dönüşerek içeriye doğru mu evrimleştiğini, yoksa boğazdaki (faringeal) sivri çıkıntıların dışarıya doğru göç ederek ağzı işgal etmesiyle dışarıya doğru mu evrimleştiğini merak ediyordu.
Bu çalışmanın bulguları, evrimsel zaman boyunca farklı türler için her iki senaryonun da doğru olabileceğini düşündürüyor ve dişlerin konumlanmasının erken omurgalıların gelişiminde inanılmaz ve şaşırtıcı derecede esnek olduğunu gösteriyor.
Son olarak, bu çalışma dişlerin yalnızca ağza ait özellikler olduğu varsayımını yıkarak, dişlerin sırlarını daha çok aydınlatacak bir geleceğin kapısını aralıyor.
Cohen, “Bence omurgalılar üzerindeki sivri yapılara ne kadar çok bakarsak, çenenin dışında o kadar çok diş bulacağız,” diyerek sözlerini tamamlıyor.
Bu araştırma Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayınlanmıştır.