Türk futbolunun devleri Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un devasa borçlarını yeniden yapılandırmak amacıyla imzaladığı Bankalar Birliği anlaşması, son dönemde kulüplerin bir bir bu anlaşmadan çıkışıyla yeniden gündemin ön sıralarına oturdu. Peki, Türk futbolu için bir “kurtuluş reçetesi” olarak sunulan bu anlaşma neydi, kulüplere ne gibi şartlar sundu ve neden artık bir yük olarak görülüyor? İşte tüm detaylarıyla Bankalar Birliği anlaşmasının dünü ve bugünü.
Kırmızı Alarma Çözüm Arayışı: Bankalar Birliği Anlaşması Neden Gündeme Geldi?
2010’lu yılların sonuna gelindiğinde, özellikle “Dört Büyükler” olarak anılan kulüplerin borçları sürdürülemez bir boyuta ulaşmıştı. Kurlardaki artış, transfer harcamaları ve faiz giderleri, kulüplerin mali tablolarını altüst etmiş, UEFA’nın Finansal Fair Play (FFP) kriterleri karşısında eli kolu bağlanmıştı. Bu mali kriz ortamında, kulüplere nefes aldırmak ve borçlarını disiplin altına almak amacıyla Türkiye Bankalar Birliği (TBB) öncülüğünde bir borç yapılandırma projesi hayata geçirildi.
Ziraat Bankası, Halkbank ve Denizbank’tan oluşan bir konsorsiyum, kulüplerin birikmiş banka borçlarını tek bir çatı altında toplayarak uzun vadeye yaymayı hedefledi. Anlaşmanın temel amacı, kulüplerin gelir-gider dengesini kurmalarını sağlamak ve geleceğe daha sağlıklı bir mali yapıyla yürümelerine olanak tanımaktı.
İlk Adım ve Revizyon: Anlaşmanın Zaman Çizelgesi ve Değişen Şartlar
Bankalar Birliği ile kulüpler arasındaki ilk yapılandırma görüşmeleri 2019 yılında başladı. O dönemde Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor, 2 yılı anapara ödemesiz toplam 5 yıllık bir anlaşmaya imza atarken, Fenerbahçe sunulan şartları kabul etmeyerek bu ilk anlaşmanın dışında kaldı.
Ancak bu ilk modelin de sürdürülebilir olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Pandeminin de etkisiyle kulüp gelirlerinin daha da düşmesi, mevcut şartların daha da ağırlaşmasına neden oldu. Bunun üzerine, 19 Mart 2021’de Fenerbahçe’nin de dahil olduğu yeni ve revize edilmiş bir anlaşma imzalandı. Bu yeni anlaşmanın şartları ise şu şekildeydi:
- Vade: 2 yılı anapara ödemesiz olan toplam vade 9 yıla (2+7 yıl) çıkarıldı.
- Katılımcılar: Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un tamamı anlaşmaya dahil oldu.
- Faiz Oranı: Anlaşmadaki faiz oranı, değişken bir yapıya sahip olan Türk Lirası Gecelik Referans Faiz Oranı’na (TLREF) endekslendi. Bazı kaynaklarda bu oranın “TLREF + 1.5 puan” şeklinde belirlendiği ifade edildi.
Başlangıçta düşük seyreden TLREF oranları, kulüpler için bu anlaşmayı oldukça cazip kılıyordu. Düşük faiz yükü, kulüplerin borç çevrimini kolaylaştırıyor ve mali bir rahatlama sağlıyordu.
Balayı Bitti: Yükselen Faizler ve Anlaşmadan Çıkış Süreci
Ancak, Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeler ve Merkez Bankası’nın politika faizini artırmaya başlamasıyla birlikte TLREF oranları da hızla yükselişe geçti. Bir zamanlar avantaj olan değişken faiz, artık kulüpler için devasa bir yüke dönüştü. Anlaşma, kulüplerin gelirlerinin önemli bir kısmının doğrudan faiz ödemelerine gitmesine neden olmaya başladı.
Bu durum, kulüpleri anlaşmadan çıkmak için yeni kaynak arayışlarına itti. Sermaye artırımları, sponsorluk anlaşmaları ve gayrimenkul projeleri gibi hamlelerle Bankalar Birliği’ne olan borçlarını kapatma yoluna gittiler.
Güncel Durum: Kim Çıktı, Kim Kaldı?
2025 yılı itibarıyla “Dört Büyükler”in Bankalar Birliği anlaşmasındaki durumu şu şekildedir:
- Trabzonspor: Mart 2025’te yaklaşık 1.3 milyar TL’lik borcunu kapatarak anlaşmadan çıkan ilk kulüp oldu.
- Galatasaray: Temmuz 2025’te yaptığı KAP açıklamasıyla Bankalar Birliği’ne olan tüm borcunu ödediğini ve anlaşmadan tamamen ayrıldığını duyurdu.
- Beşiktaş ve Fenerbahçe: İki kulüp de anlaşmadan çıkmak için çalışmalarını sürdürmektedir. 2025’in ilk çeyreğindeki raporlara göre Beşiktaş’ın yaklaşık 4 milyar TL, Fenerbahçe’nin ise yaklaşık 3.3 milyar TL borcu bulunuyordu. Her iki kulüp de yaptıkları sermaye artırımları ve yaratmaya çalıştıkları yeni fonlarla bu borç yükünden kurtulmayı hedefliyor.
Anlaşmanın Mirası ve Türk Futbolunun Geleceği
Bankalar Birliği anlaşması, Türk futbolu için geçici bir “acil durum” çözümü olarak görülebilir. Kulüplere zaman kazandırması ve borçları belirli bir disiplin altına alması açısından başlangıçta olumlu bir rol oynadı. Ancak değişken faiz riski ve kulüplerin mali disiplini sürdürülebilir bir şekilde sağlayamaması, anlaşmanın uzun vadede bir çözüm olmadığını gösterdi.
Kulüplerin bu anlaşmadan çıkıyor olması, mali sorunlarının tamamen çözüldüğü anlamına gelmiyor. Zira Bankalar Birliği borçları, toplam borçlarının sadece bir kısmını oluşturuyor. Türk futbolunun kalıcı bir mali istikrara kavuşabilmesi için kulüplerin, popülist transfer politikalarından vazgeçip, altyapıya önem veren, gelir artırıcı ve sürdürülebilir projelere odaklanan bir yönetim anlayışını benimsemesi kritik önem taşıyor. Aksi takdirde, Bankalar Birliği benzeri “kurtarma operasyonları” gelecekte de kaçınılmaz olacaktır.